olduğunu
düşündü. Bembeyaz dişleri inci
gibiydi. Sık saçları ıslakken bile gür
duruyordu. Bir tek teli bile
dökülmemişti. Allah bu adam için
hiçbir emekten kaçınmamış, her
şeyi fazla fazla vermişti. Tabii kibir
ve utanmaz cesaretini de...
Aklına bir şey geldi. İnternetten bu
adam hakkında bir şey öğrenebilir
miydi acaba? Zenginse nasıl zengin
olmuştu? Baba parası yiyen bir
hovarda mıydı, yoksa bir şirketin
saygıdeğer yöneticisi miydi? Belki
de geçen gün gelen aptal avukat
gibi bir şirketin zengin avukatıydı.
Onunla ilgili bir şey
öğrenebileceğini tahmin ediyordu.
Böylesine karizmatik, zengin bir
adamın mutlaka gazetelerde falan
ismi geçiyor olmalıydı.
Masasına geri döndü. Laptopu açıp
Google’un arama kısmına girdi. Bir
an duraladı. Bu yaptığı ahlaksızca
bir şey miydi? Sonra yavaş yavaş
yazdı...
“Boran Ka...”
Yazdıkça, Google yazdığı isimle
ilgili otomatik tanımlama listesi
çıkarıyordu. Aceleyle vazgeçip
yazıyı sildi. Kimse kimdi. Kendisine
ne oluyordu ki? Arkasına yaslanıp
gözlerini yumdu. Elleri klavyenin
üzerindeydi. Gözlerini açtı.
Yeniden yazmaya başladı.
“Boran Karadağ...” İşte oradaydı.
Daha yazarken Google genç
adamın ismi tamamlamıştı!
Klavyeden yön tuşlarıyla ismin
üzerine geldi.
Bekledi... Entere basmadan önce
durup düşündü. Yapmalı mıydı? Ne
vardı ki? Kendisi bakabiliyorsa
herkes bakabiliyor demekti. O
halde herkese açıktı. O halde
kendisi de bakabilirdi? Tavuk
yumurta olayına benzemişti. Elini
enter düğmesine attı. Merak ettiği
bir gerçekti.
Tam kocaman tuşa işaret
parmağının ucuyla basacaktı ki kapı
çaldı. Telaşla laptopun kapağını
kapattı. İçeriye en büyük
yardımcısı, Kemal girdi. Turizm
okumuş, başarılı bir gençti. Yirmi
dört yaşındaydı ve konusuna
gerçekten de son derece hakimdi.
Ayrıca baba tarafından uzak
akrabalardı. O da çok küçükken
babasının yanında çalışmaya
başlamıştı ve yıllarını, okul ve
askerlik dışında hep bu motele
vermişti. Yanık cildi ile hoş bir
genç adamdı. Ama sadece
<< 1 ... 10 11 [12] 13 14 ... 24 >>
Davamini ne vaxt yazacaqsiz?
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
