zaman ve para
kaybedeceksin. Son kuruşuna kadar
alırım.” diye ekledi.
“Anlaştık!” derken adamın gözleri
kızın güzel yüzüne minnettarlıkla
bakıyordu.
Belen kemerini çözüp kapıyı açtı.
“Tamam, tam da yerindeyiz.
Şanslısın... İn bakalım, bir kaç
kilometre de yürümeye hazırlan.
Göbeğin erir belki!?”
Adam bu iğnelemeye karşılık
olarak keyifli bir şekilde gülmekle
yetindi. Yine de elini dümdüz
karnına götürüp bir an için alayla
Belen’in arkasından bakmıştı. Belen
de gülümsedi. Bu sırım gibi vücutta
bir gram bile yağ yoktu. Diğer
yandan onun şakalara
alınmamasından hoşlanmıştı.
Üstelik de kendisi öyle pek esprili
bir kız sayılmazdı. Fakat bu genç
adamın yanında kendisini neşeli ve
şakacı hissetmeye başlamıştı
birden.
Alanya’nın kalabalık sokaklarında
yürümek kolay değildi. Diğer
insanların gezme hızında yürüyüp,
yol boyunca mağazalara girip
çıktılar. Bazen kalabalık içinde
elleri veya bedenleri birbirine
değiyor, ama fark etmemiş gibi
davranıyorlardı. Aksine, genç kız
adama dokunmanın kendisine haz
verdiğini de fark etmişti. Bu ufak
kazaların haricinde, bilerek ona
dokunmak için fırsat yaratıyordu.
Elinde olan bir şey değildi. Adama
bir tişörtü veya gömleği gösterip
üzerine tutuyor, bunu yaparken
elleri geniş göğsüne, omuzlarına
değiyordu. Bir şortu beline
tutarken de elleri adamın
bacaklarına değmişti ve aklından
çılgınca düşünceler geçmişti.
Kendini sapık gibi hissediyordu.
Fakat bu hislerine engel
olamıyordu. Onun bedenine
dokunmak içinde hoş duygular
uyandırıyordu.
Aslında çoğu denedikleri şey,
adamın iri vücuduna olmuyor,
küçük geliyordu. Böylece onu
giydirmenin zor olduğunu fark etti.
En az diğer yabancı turistler gibi
uzundu. Ama onların çoğu gibi
birayla şişmiş biçimsiz bir bedene
sahip değildi. Beli tam olsa, göğsü
oturmuyor, göğsü otursa, kaslı
kollarını sıkıyordu. Bir mağazanın
giyinme kabinlerinin olduğu dar
alanda, en son adamın pazılarını
gösterdi alayla...
“Neden hazır giyinemediğin belli!
Kas
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
