sabahtan akşama kadar ya
sokakta, ya da okulda oluyordu.
Gerçekten yalnız kalmıştı. Bir an
için tüm kalbiyle Bora’ ya minnet
duydu. Kadının ruh halini kısa bir
sürede değiştirmişti.
“Aman anne ya!” diye yine de
itiraz etti. “Niye bana sormadan
çağırdın ki?”
“Sana mı soracaktım, ukala... Sen
bana sormadan dün çağırmadın
mı?”
“Evet ama... o farklı!” diye
mırıldandı Belen. Kendisini
savunacak hiçbir söz aklına
gelmiyordu.
“Nasıl farklı? Hem adam kabul etti
bile...”
“Ben kalamam ama?.. Biliyorsun,
motel...”
“Başlatma moteline...” dedi kadın
sertçe. “Kemal’i niye işe aldık ki...
Her işi sen yapacaksan, müdüre ne
gerek var?”
“Babam öyle yapardı ama?..”
“O erkekti kızım? Onun işiydi o.
Yarın sen okula başlayınca, zaten
işlerle Kemal ilgilenecek. Ben de
varım.”
“Ben başlarında durmazsam
cıvıtıyorlar.”
“Bir şey olmaz. Cıvıtan sensin!
Bora senin vida ayarlarını bozmuş...
Hadi otur da sana kahvaltı
hazırlayayım.”
Annesi masaya kahvaltılıkları
çıkarırken, Belen de uysalca
kendisine çay koydu. Çayını alıp
masaya yerleşti. Annesi kızarmış
ekmek de yapıvermişti iki
dakikada. Tereyağına uzanıp
ekmeğine sürdü. Annesinin
bakışları artık hep üzerindeydi.
Sorgu zamanı gelmişti. Emindi ki,
birazdan Bora hakkında ne
hissettiğini soracaktı.
“Ondan hoşlanıyor musun?” diye
pat diye sordu kadın...
Lokma boğazına takıldı. Öksürüp,
kocaman gözlerle annesine baktı.
Bu da çok hızlı olmuştu ama?
Sesini düzeltmeye çalıştı. “Ne
münasebet! Sadece bir adam işte...
Öylesine bir... bir müşteri...”
“Hoşlanmıyorsun, yani?”
“Yani, yakışıklı sayılır ama...”
“Sayılır mı?” derken kadının
gözleri alayla bakmış, kaşları
havaya kalkmıştı. Elini de tehdit
eder gibi salladı. “Gördüğüm en
yakışıklı adamlardan biri...” dedi
kadın. “Ayrıca ona nasıl baktığını
görmedim sanma! Herkesten
gizleyebilirsin ama benden asla...”
Kız utançla cevap veremedi.
“Bana birini hatırlatıyor ama
çıkaramıyorum bir türlü...” diye
mırıldandı Della. “Sana da
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
