söylerim, şimdi
gitmem gerekiyor anne.”
Kadını telaşlandırmamak için
kapıya kadar sakince yürüdü. Ama
kapıyı ardından kapattığında, çılgın
gibi motele koştu. Sarı saçları
arkasından savruluyordu. Mehmet
isimli resepsiyoncu çocuk, onun
koştuğunu görünce, şaşırmıştı. Kız
ona selam bile vermeden odasına
girdi. Nefes nefese laptopu açtı.
Kapak kalktıktan bir iki saniye
sonra laptopun ekranı aydınlandı.
Evet, ekranda hâlâ adamın bilgileri
duruyordu. Hızla göz gezdirdi.
Aradığı açıklamayı bulacak bir satır
aradı. Aceleyle tahmin ettiği satıra
tıkladı.
Hemen bir pencere açıldı. Adam
ile ilgili neredeyse bir tarihçe
vardı. Anne adı, baba adı, doğum
yeri, hemen hemen her şey vardı.
“Babasının adı?.. Deniz... Evet,
bunlar baba oğul! Aman Allah’ım!..
Benimle oynadı. Beni cazibesiyle
alt edecekti. Beni mahvetmeden
önce, her şeyimi almaya kalktı...”
Adamın adını hatırlıyordu çünkü
Deniz Karadağ giderken kartını
eline tutuşturmuş, moteli satmak
isterse kendisini aramasını
istemişti. Üzerinde Gülder Holding
yazıyordu. Sonra birkaç yerli
avukat aracılığıyla bu teklifi
yinelemişti. Gerçekten ısrarcı bir
adamdı. Zamanla duymuştu ki,
çevrede bulunan bütün arazileri
tek tek satın alıyordu. En son
kendileri kalıncaya kadar...
Gözü, ekranda kalın harflerle
yazılmış ara başlıklardaydı.
Sessizce, mırıldanarak okudu.
“Çapkın Karadağ, okulunu bitirdi...”
“Yakışıklı evlat, annesi ölünce
Türkiye’ye döndü...”
“Altın çocuk, artık büyük Gülder
Holding’in patronu!”
“Yirmi dört yaşında, dünyanın en
zenginleri arasında...”
“Kızların gözdesi, araba kazasından
sağ çıktı...”
“Altı kişiyi hastanelik ettiler.
Arkadaşı Tamer Karlıbel ile birlikte
karakoldalar...”
“Gülder Holding, bu sene
bünyesine yedi büyük şirketi
kattı...”
“Boran Karadağ, acımasızlıkta
babasını da geçti. Giyim
sektöründeki tüm yöneticilerini
kovdu...”
“Kız kardeşi için, araba yarışlarını
bıraktı...”
“Boran Karadağ turizm sektörüne
de girdiklerini duyurdu...”
Bu son
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
