satır boğazını düğümledi.
Gözlerinden bir damla yaş, usulca
yanağına kaydı. Arkasına yaslandı,
daha fazla okumasına gerek yoktu.
Her şeyi iyice anlamıştı. Büyük
patron, belli ki işi kendisi
halletmek için gelmişti. Avukatı
yoluyla yapamadığını, özel
çekiciliğini kullanarak yapacaktı.
Ne sanıyordu ki kendini? Alçak
adam, bir genç kızın hisleriyle
oynayacak kadar hain, alçak bir
adam...
Gülder Holding, kendi arazileri
hariç, tüm çevreyi satın almıştı.
Yapacakları devasa Turizm
Merkezi, bu bölgenin en büyüğü
olacaktı. Bunun için kendileri gibi
küçük lokmaları kolaylıkla
yutabileceklerini sanıyorlardı.
Elinin tersiyle gözyaşını sildi.
Satmayacaktı işte... Burayı asla
satmayacaktı! Hiçbir güç bunu
sağlayamazdı.
Aklına tekne sahipleri geldi.
Adamın geldiği gün hepsi motel ile
çalışmaktan vazgeçmişti. İşlerini
aksatmaları için onlara para vermiş
olabilir miydi? Olabilirdi elbette...
Hatta tehdit bile etmiş olabilirdi?
Ondan her şey beklenirdi. Senetleri
düşündü... Senetleri o alamazdı.
Mutlaka yerel halktan birisi, büyük
ihtimalle bir takipçi veya avukattı.
Ne yapacaktı ki senetleri? Erken
ödeme için zorlayabilir miydi? Ne
biçim bir adamdı ki bu? Acaba
daha bilmediği neler vardı?
Korkuyla karşılaşabileceği sorunları
düşündü. Şu ana kadar dürüst
oynamışlardı. Bir iki avukatla
uğraşmak zor değildi. Ama artık
belden aşağıya vuruyorlardı ve
tecrübesi bunları karşılamaya
müsait değildi.
Dişlerini sıktı. Ona bunun hesabını
soracak, ne kadar hain bir adam
olduğunu yüzüne tükürerek
söyleyecekti. Ama öncelikle o sert
ama kendisini eriten bakışları
zihninden silmeliydi. Ondan nefret
ettiğini kendisine tekrarlayarak
telefonu açtı. Resepsiyoncu çocuğa
“Boran Bey gelirse, haberim olsun,
buradayım.”diye emretti. Sesi çok
sert ve kararlıydı.
Koltuğuna yaslandı. Gözleri
monitöre gitti. Dalgın dalgın,
ekrandan kendisini süzen adamın
resmine baktı. Çatık kaşlarının
altında gözlerini kısmış, objektifin
üstünde bir noktaya
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
