ters.
“A...anlamadım!” Delikanlının
gözleri yerinden fırlayacaktı.
“ Görmüyor musun adam ne kadar
tehlikeli? Babası ondan beter!”
“Ama Belen Hanım?..”
“Öf, peki! Başka?”
“Et aldığımız yer aradı az önce.
Maliyetler çok yükselmiş. Artık
bize verdiği fiyattan et
veremeyeceklermiş. Aslında hiç
vermeyeceklermiş galiba... Bu ara
çok yoğunlarmış. Kemal Bey de
görüştü ama niyetlerinden
vazgeçmediler.”
Kız sinirinden kızardı. “Alçak
adamlar. Korkaklar!” dedi
kızgınlıkla. Hatta neredeyse
bağırdı. Sonra elinde olmadan
“Alacağın olsun senin Boran Bey.
Beni yıldıramayacaksın...” diye
çığlık attı. Ayağını sinirle yere
vurmuştu. “Alçak!”
“Efendim?”
“Yok bir şey. Ben evdeyim. Yeni
bir kötü haber olursa haberim
olsun...” Döndü ve koşmaya
başladı.
Yemeğini yemiş olan ve havuzun
başına geçip soğuk bir şeyler içen
müşterilerin arasından da koşarak
geçti. Hiç birisine selam vermek
için yavaşlamadı. Sapsarı saçları
arkasından uçuşuyor, karanlıkta
bile parlıyordu. Gözleri ise alev
alevdi. Ağlayamayacak kadar
sinirliydi.
Evin önüne geldiğinde, etrafına
bakındı. Sonra denize bakan bahçe
tarafında konuşmalar duydu. Durup
üstüne başına çeki düzen verdi.
Saçlarını düzeltti. Nefesini
sakinleştirmeye çalışarak o tarafa
yöneldi. Oldukça sakin yürüyordu
şimdi.
İşte oradaydı! Maymun!
Ne kadar da kendini beğenmiş ve
rahattı. Mangalın başına geçmiş,
kömür ateşinde balık pişiriyordu.
Kızgınlığı açlığına engel değildi.
Midesinin kazındığını hissetti.
Gerçekten de güzel kokuyordu.
Sabah boğazına tıkanan iki lokma
sayılmazsa, dünden beri bir şey
yememişti. Ve çok büyük bir efor
harcadığı da düşünülürse, acıkması
normaldi. İşin çoğunu da kendisi
yapmıştı üstelik...
Adam onun geldiğini hemen fark
etti. Gözleri kızın önce asi
gözlerinde, sonra da birkaç saat
önce kollarında tuttuğu ince
bedeninde gezindi. Annesi o sırada
eve doğru gidiyordu.
“Nerede kaldın Belen?” dedi
azarlarcasına... “Bu motel işi olayını
iyice abarttın sen artık. Biraz
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
