karşısında vahşi de
olsa, bir melek gibi duruyor ve
aralarında hiç bir şey geçmemiş
gibi doğal davranıyordu. Bu kızın
iradesine inanamıyordu. Tenleri
değmesin diye elinden geleni
yapıyor, bakışları karşılaşmasın
diye hep gözlerini kaçırıyordu.
Oysaki genç adam her fırsatta onu
seyretmekten kendini alamıyordu.
Ona her bakışında göğsünde bir
sızının içine yayılıp kendisini
kemirmesine engel olamıyordu.
Hep gülmesini istediği, o bazen
soğuk, bazen de ateşler içinde
yanan bakışları ne yazık ki şimdi
daha da uzaktı.
Genç adam bundan sonra da ne
yapacağını bilemiyordu. Aklını bir
türlü toparlayamıyordu.
Bugün onunla olmayı
planlamamıştı. Nasıl olduğunu da
tam bilmiyordu. Bir anda olmuştu.
Bu kadar erken olması aklındaki
plana uygun değildi. Hiç ummadığı
bir anda onun cazibesine
dayanamamış ve kızın saf bedenini
elde etmişti. Gerçi bundan gurur
duymasa da garip bir huzur
duyuyordu. Ve daha da kötüsü,
şimdi kendisini iyice tuzağa
düşmüş gibi hissediyordu.
Uyuşturucuya alışan bir bağımlı
gibi, bu çekici kıza alışıp, ondan bir
daha vazgeçememek de vardı.
Benzer bedenler bulmak kolaydı
ama bu kız... “Ah Belen...” diye
sıkça yaptığı gibi iç geçirdi. Bir
bilseydi koskoca Boran Karadağ’ı
nasıl da delirttiğini?..
Belen masada genç adama uzak ve
ters bir kısımda oturdu. Bir süre
sessizce, motelden gelen müzik
eşliğinde yemeklerini yediler. Balık
harika olmuştu. Beren balıkları
nasıl yakaladıklarını hem heyecanla
anlatıyor, hem de iri iri ağzına
tıkıyordu.
“Harika olmuş gerçekten.” dedi
annesi. “Mangalda balık çok yedim
ama bu değişik olmuş...”
Genç adam başını salladı.
Beğeneceğinden zaten emin
olduğu belliydi. “Bir ay
Hindistan’da bir ormanda birkaç
arkadaş kamp yaptık. Çok gençtim
o zamanlar. Oranın yerli halkı
böyle pişiriyordu. Lezzetsiz bir
kurbağanın tadını bile, beş yıldızlı
otellerdeki değme yiyeceklerle
yarışacak hale getirebiliyorlardı.
Önemli olan terbiyesi!”
“Kurbağa yemek istemem... Tabii
şu yuvarlak

<< 1 ... 7 8 [9] 10 11 ... 18 >>