biliyorum. Gerçi annen
küçüklüğünden beri araba
sürebildiğini söyledi ama...”
Genç kız güldü. Alanya’nın temiz
caddelerinde rahatça arabasını
sürüyordu artık. Arabaya olan
acemiliğini çabucak atmıştı. Onun
kalabalık içindeki direksiyona
hâkimiyeti üzerine Bora başını
salladı. “İstanbul’da çok
zorlanmayacaksın. İyi sürücüsün.”
Belen mutluydu. Bazen adamın
sesinde sevgi kırıntıları
hissediyordu. Boş bir sahil yolunda
arabayı kıyıya çekip, bir süre eliyle
direksiyonu tuttu. Sonra dönüp
adama baktı.
“Şimdi biz nişanlı mıyız?”
Adam kızın soluk kesici güzelliğini
hiç acele etmeden seyrediyordu.
Bu çocuğu tanıdığından beri, başka
hiçbir kadın kendisine cazip
gelmiyordu. Parmak uçlarını
yanaklarında, ensesindeki kışkırtıcı
lülelerde gezdirdi. Belen hafifçe
gözlerini yummuştu.
“Hayır!” dedi yavaşça. “Ben de
yüzüğümü takıncaya kadar, hayır.”
Kız gözlerini açınca, diğer eliyle
ona bir yüzük uzattı.
“Sen bunu bana takınca nişanlı
olacağız.”
Belen erkeksi, kalın, değerli
yüzüğü aldı. Adamın sağ eline
uzandı. Zarif parmağına
geçirmeden önce gözlerine baktı.
“Emin misin?” diye fısıldadı.
“Sonra vazgeçmem bak?”
“Evet!” dedi Bora kesin bir sesle.
“Evleneceksin? Hem de benim gibi
cadı bir kızla?”
“Sandığın kadar bu konuda sıkıntı
çekmiyorum...” dedi adam gizemli
bir sesle. Sonra kıza cesaret
vermek ister gibi aniden
gülümsedi. Böyle olduğunda, o
tehlikeli hali hiç değilse biraz
etkisini kaybediyordu. Yüzük kendi
parmağına geçince, genç adam
elini havaya kaldırıp alayla
gülümsedi. “Bu yüzükle her
şeyime sahip olduğunu biliyor
musun?” diye mırıldandı. Kızın
gülümsemesi donunca, yine aynı
keyifle sarıldı ona.
Belen “Ben senin maddi hiçbir
şeyini istemiyorum...” diye itiraz
etmeye çalışıyordu.
Ama Bora gülerek kızın mis kokulu
şakağını, boynunu öptü. Bir yandan
da “Biliyorum.” diye fısıldamıştı.
“Ben zaten maddi olarak
demedim.”
Anlamayan ve iç geçiren Belen
alnını adamın alnına dayadı.
“Bora?..”
“Efendim?”
“Beni
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
