karşılaşırdı... Aldığı hediyenin
ne olduğu önemli değildi zaten....
Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, işleri ne
kadar yoğun olursa olsun hep birbirlerine
ayıracak zaman buluyorlardı bulmasına ama
kırklı yaşların ortalarına geldiklerinde, daha
az çalışmaya karar verdiler. Adam,
hastaneden ayrıldı ve muayenehanesinde
hasta kabul etmeye başladı. Kadın da
mimarlık bürosunu kapadı ve sadece özel
projelerde görev aldı. Artık daha fazla beraber
olabiliyorlardı. Bir gün sahilde dolaşırken,
harap durumda bir ev gördü kadın, üzerinde
"satılık" levhası asılı olan. "Ne dersin, bu evi
alalım mı?" dedi adama. "Bu viraneyi yıktırır,
harika bir ev yaparız. Projeyi kafamda çizdim
bile. Kocaman terası olan, martıları
kahvaltıya davet edeceğimiz bir deniz evi
yapalım burayı..." "Sen istersin de ben hiç
hayır diyebilirmiyim?" diye yanıt verdi adam.
"Amerika'daki tıp kongresinden döner dönmez
ararım emlakçıyı... Kaç para olursa olsun,
burası bizimdir artık...." Sadece bir hafta
ayrı kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları
zor oldu adam Amerika'ya giderken. Her gün,
her saat konuştular telefonla. Gözyaşları
içinde kucaklaştılar havaalanında. Fakat
birkaç gün sonra, kocasında bir tuhaflık
olduğunu fark etti kadın. Eskisi kadar mutlu
görünmüyor, konuşmaktan kaçınıyordu. Onu
neşelendirmek için, sahildeki evi hatırlattı ve
çizdiği projeyi verdi kadın ama hiç
beklemediği bir cevapaldı: "Canım, o ev bizim
bütçemizi aşıyor. Sen en iyisi o evi unut..."
Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış
insanlara daha da acı, daha da çekilmez gelir.
Kadın, hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri.
Derdini söylemesi için yalvardı adama, "Senin
için ölürüm, biliyorsun, ne olur anlat" diye dil
döktü boş yere... Yıllardır sevdiği adam,
duyarsız ve sevgisiz biriyle yer değiştirmişti
sanki.
Ona ulaşmaya çalıştıkça, beton duvarlara
çarpıyordu kadın, her çarpmada daha fazla
kanıyordu yüreği... Bir gün, çocukluğunun,
gençliğinin ve bütün hayatının birlikte
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
