aklıma bile gelmedi.Ona
yaklaşınca, dudaklarında hafif bir
gülümsemeyle bana 'Benimle aynı yöne mi
gidiyorsun, denizci?' diye fısıldadı. Neredeyse
kontrolsüz bir şekilde ona doğru bir adım
daha attım, ve o anda Hollis Maynel'i gördüm.
Kızın tam arkasında duruyordu. 40'ını çoktan
geçmiş, grileşmeye başlamış saçlarını
şapkasının altında toplamış.. Şişmana yakın,
kısa boylu, kalın bilekli ayakları topuksuz
ayakkabılara gömülmüş. Kafamı
çevirdim,Kırmızı giysili kız hızla
uzaklaşıyordu. Kendimi ikiye bölünmüş
hissettim; arzularım kızı takip etmemi, ta
içimden gelen bir istek ise ruhu bir yıldır bana
eşlik eden kadınla kalmamı söylüyordu. İşte
orada öylece duruyordu. Solgun, kırışık suratı
kibar ve duygulu, gri gözleri sıcaktı.
Çekinmedim. Beni tanımasını sağlayacak
mavi deri ciltli kitabı ona doğru tuttum. Bu
aşk olamazdı, ama, mutlaka değerli, belki
aşktan da güzel, çoktan beri minnettar
olduğum ve olacağım bir arkadaşlık gibi bir
şey olabilirdi. Kadını selamladım, her ne
kadar gizlemeye çalıştıysam da pek
başaramadığım hayal kırıklığımı belli eden
sesimle 'Ben Teğmen John Blanchard, siz de
Bayan Maynell olmalısınız. Sizinle
buluşabildiğim için çok mutluyum. Sizi
yemeğe götürebilir miyim?' diye sordum.
Kadının yüzüne bir gülümseme yayıldı: 'Neden
bahsettiğini bilmiyorum delikanlı' dedi, ama
şu az önce buradan geçen Kırmızı elbiseli kız
bu kırmızı gülü yakama takmamı rica etti
benden, ve eğer siz beni yemeğe davet edecek
olursanız kendisinin sizi caddenin
karşısındaki büyük restoranda beklediğini
söylememi istedi. Dediğine göre bu bir çeşit
sınavmış ..."
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
