‘Her şeyimi al, bana beni geri ver. Bir şansım olsun.’
Öyle diyordu adam. Kaçımız ikinci bir şansı buluyoruz? Kaçımız ikinci bir şans veriyoruz?
Her şeyimiz tek kullanımlık, acımasızca tüketiyoruz. Oysa sevdalar tükenmez ki! Değişir, dönüşür ama içimize karışır bir şekilde. Bizden çıkar ve bize geri dönüşür.
Filmden çıktığımızda ‘böyle şeyler filmlerde olur gibi geliyor’ dedi arkadaş. Benim yaşadıklarım hiç film gibi değildi oysa. İyileşmek istemeyen bir adamı iyileştirmeye kalktım, sevgilim sanırken ‘bi arkadaş’ diye tanıtıldığım anlar yaşadım, duyulması istenmese de ‘seni seviyorum’ dedim, inadına sevmekti benimki ama denedim sevilmeyi. Oysa sevilmek denenerek olmaz ki! Filmdeki gibi ‘şeyler’ gerçek hayatta da olur, ama mutlu sonlar genelde filmlere özgüdür.
‘Bana verecek bir günün yok mu?’ diyordu adam. İçimden tamamlıyordum ‘sana verecek bir ömrüm var’ diye. Kendi mutlu sonumu yazıyordum kafamda. Kaçıncı denememdi bu bilmiyordum, ama deniyordum işte. Seviyordum çünkü. Sevmekten usanmıyor muydum yoksa?
İçselleştirdim filmdeki ilişkiyi. Hikayeye karşı objektif olamıyorum.
Keşke filmde anlatılan o masaldaki gibi bir unutuş nehri olsa.
Olsa da kendimiz bulmak için kendimizi unutsak…
‘Geri veremezsin aldıklarını
Artık geri ver
Geri verilmez hiçbir yanılgı’
Qewey(
»Sevgi Dünyası
»Oxu zalına keç