dışındaki tepelere vardık. Yazın kurakgeçmesi gür
ve yem-yeşil tepeyi kuru ve çorak hale getirmişti.Nikolosi halkımeydanda büyük eğlence için toplanmıştı.
Akşam saatleri- nin serinlettiği asfalt üzerine yerleştirilmiş tezgâhlara kurumeyve ve şekerlemeler
koyulmuştu. Gideceğimiz ev, iyi ay-dınlatılmamış dar ve kısa bir yolun sonundaydı. Bahçe kapı-sına
geldiğimizdeAlessandra birilerini selamlamak isterce sine el kol hareketleri yapma\a ve "’Daniele,Daniele
!" diyeyüksek sesle bağırmaya başladı.
Bağırdığı kişi yavaş adımlarla yaklaştı ve selam verdi.Karanlıkta tam olarak görülmese bile yakışıklı
birine benzi-yordu.Alessandra bizi tanıştırdı. Hafifçe elimi sıktı. İsminifısıldadı. Utangaç biri olduğunu
düşünerek gülümsedim.Karanlıkta aniden bir şey ışıldadı; şaşırtıcı parlaklıkta ve be-yazlıktaki dişleri. O
zaman elini daha kuvvetlice sıkarak"Melissa," dedim yüksek sesle. Dişlerim onunkiler kadarbeyaz olmasa
bile, parıldayan ve aydınlanmış gözlerimi farketmiştir düşüncesiyle... İçeri girdikten sonra, aydınlıktaonun
daha da yakışıklı olduğunu fark ettim. Tam arkasından yürüyordum ve her adım atışında sırt kaslarının
hareketi gö-rüyordum. Onun yanında, bir altmış boyumla kendimi küçü-cük ve biraz da çirkin
hissediyordum.
Salondaki koltuklarageçtiğimizde tam karşıma oturdu,birasını yudumlarken dikdik gözlerimin içine
bakmaya baş- ladı ve o an, alnımdaki sivilcelerden ve onunkinin yanındabembeyaz kalan tenimden utanç
duydum. Biçimli ve orantı-lı burnu aynen Yunan heykellerininkilere benziyor, ellerinin üzerindeki belirgin
damarlar gücüne güç katıyordu. İri vekoyu mavi gözleri kendini beğenmişlik ve kibirle bana ba-
kıyorlardı. Bana kayıtsızca bazı sorular sordu. Bu durum ce-saretimi kırmak bir yana, kendimi daha da
güçlü hissetme-me neden oldu.
Benim gibi o da dans etmeyi sevmiyor. Böylece, diğerle-ri içki içip şakalaşırlarken ve birbirlerinin
içine düşerlerkenbiz baş başa kaldık.
Aramızdaki sessizlik artıyordu ki bozmaya karar verdim.
"Ne kadar
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç