zarif bir kur yap-maydı. Gelenekseldi, hatta belki pek beylikti
ama insanıniçine işleyen hoşluktaydı.
Bitirdiğinde balkondan bağırdım gülerek, "Şimdi ne yap-mam gerekiyor? Yanlış bilmiyorsam, eğer
duygularını pay-laşıyorsam odamın ışığını açmalıyım, ama eğer reddediyor-sam içeri girip ışığı sönük
tutmam gerekiyor’.
Herhangi bir yanıt vermedi ama ben ne yapmam gerekti-ğini çok iyi biliyordum. Hızla içeri girdim.
Koridorda koşar-ken neredeyse babamı düşürüyordum. Bana meraklı gözler-le aşağıda şarkı söyleyenin
kim olduğunu sordu. Gülerek be-nim de bilmediğimi söyledim.
Merdivenlerden koşarak indim. Olduğum gibi, şortumve fanilamla giriş kapısını açtım ve ondan
sonrasında ne ya-pacağımı bilmez halde kalakaldım. Ona doğru koşmalı vekollarına mı atlamalıydım,
yoksa mutlulukla gülmeli ve eli-ni mi sıkmalıydım? Kapının önünde öylece durdum. O za-man,
karşımdakindenilkhareket gelmediği sürece yaklaş-mayacağımı anladı ve benim yerime oilkadımı attı.
"Ürkmüş bir civcive benziyorsun... Saygısızlık yaptıy-sam özür dilerim ama kendime engel olamadım".
Yavaşça beni kucakladı. Kollarım kıpırdayamadığı içinkarşılık veremedim.
"Melissa... İzin verirsen, bu akşam seni yemeğe davetedebilir miyim?".
Başımlaevetledim ve gülümsedim, sonra yanağındanusulca öptüm ve yukarı çıktım.
Meraklı annem, "Kimdi o Allah aşkına?" diye sordu.
Omuzlarımı silktim, "Hiç kimse anne, kimse değildi..."dedim.
139
00.45
Kendimizden konuştuk. Birbirimize düşündüğümden çokdaha fazlasını söyledik ve birbirimiz
hakkımızda çok fazla şey öğrendik. Yirmi yaşında, üniversitede çağdaş edebiyatokuyor. Yüzünde, onu
inanılmaz çekici kılan, zeki ve canlıbir ifade var. Can kulağı ile dinledim, konuşurken onu sey-retmek
çok hoşuma gitti. Boğazımda ve midemde bir düğümvar sanki. Boynu bükük bir çiçek gibi kaldım ama
kopma-dım.Claudio uysal, sakin, güven verici. Daha önce âşık ol- duğunu, ama aşkın elinin arasından
kayıp gittiğini söyledi.
Parmağını bardağın ağzında dolaştırarak sordu, "Yasen?Kendi
<< 1 ... 94 95 [96] 97 98 ... 107 >>
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç