Yaralarımı yeniden
açmıştım ama umrumda değildi, yeter ki o dokunuş hissi üzerimden gitsin. Kolumdaki kurumuş kanı da
yıkadıktan sonra duştan çıkarak havluya
büründüm. Alt dolaptan pansumanı alıp ilk önce
koluma, sonra ellerimin yetiştiği her yere vurdum.
Canım çok acıyordu, ama alışmıştım. Bir iki güne
geçecekti. Tabii yenileri gelmezse, alaylı gülümseme ile düşündüm. Kolumu sardıktan sonra
tam da odama geçtiğimde Selinle karşı karşıya
geldim. Yüzümü görünce demek istediği kelime
boğazında düğümlendi ve bir anda gözleri dolarak
yaşlar akmaya başladı. "Yine mi?" Ağlayarak fısıldadığında hafifçe
gülümseyip ona sarıldım. Ellerini sırtıma vurdukta
ürkerek dudağımı ısırıp geri çekildim. Selin dehşet
dolu bakışlarla bir bana bir kan içinde olan eline
baktı. Hızlıca omuzumdan tutup sırtımı kendine
döndürdüğünde ağır nefes çekilini duydum. "Nazlı..." Daha da çok ağlamaya başladığında ona
dönüp göz yaşlarını sildim. "Sakın ağlama, canım, bir şeyim yok, iyileşir sen
beni merak etme" "Nasıl merak etmeyim Nazlı? Sırtının derisinin
büyük kısmı yok, tamamen kaç içinde. Hele koluna,
yüzüne bak. Neden yapıyor bunu? Keşke ölseydi
de kurtulsaydık. Keşke annem değil de o ölseydi.
Keşke..." "Keşkelerle yaşayamayız Selin. Gerçek olan bu ve
ben bununla yaşamayı öğrendim. Sen de öğren."
Soğukça dediğimde Selin daha da ağladı. "Ama sen... Ben seni böyle görmeye
dayanamıyorum Nazlı... Öldüreceğim onu,
öldüreceğim! Bıçağı yüreğinin tam ortasına
saplayacağım..." "Sakın! Sakın böyle bir şey yapayım deme, çünkü
onun için hapislerde çürümeye değmez." "Bari gel yaralarını sarayım. Onları öyle açık
görünce daha da öldüresim geliyor" diyerek
banyoya geçip malzemeleri getirdi. Uzun süre
sırtımdaki yaraları temizleyip sarmakla meşgul
oldu. O kadar çok olduğunu bilmiyordum bile. İşi
bittikten sonra üzerimi giyip birlikte benim yatağıma oturduk. Selin sakinleşmişti ama hala
bana acı dolu gözlerle bakıyordu. Param olsaydı
onu yurt dışına bir yerlere okumaya
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç