gönderirdim,
bu sahnelere şahit olmasına izin vermezdim, ama
yoktu işte. Bu adi herif tüm paralarımızı kumarda
kaybetmişti. Bizse üniversiteyi bitireli daha 15 gün olmuştu.
"Selin, bak ne diyorum, beraber iş aramaya çıkalım
mı? Artık 25 gündür durmadan o adamın yüzünü
görüyorum, tahammülüm kalmadı artık, her
gördüğümde üzerine kusmak istiyorum." "Tamam bakalım. Nerden başlayalım?" "Bir yerler buluruz işte. Hadi sen hazırlan, o
kalkmadan çıkalım" diyerek ayaklanıp dolabımı
açtım. İçinden dar siyah bir pantolonla siyah uzun
kollu bir dantel gömleği çıkararak yaralarımı
açmamak üzere üstümü değiştirdim. Aynanın
karşısına geçip yoğun makyaj yaptım. Yüzümdeki morlukların çoğunu örte bilmiştim, ama dikkatlice
bakınca insan görebilirdi. O yüzden uzun dalgalı
saçlarımı açık bırakarak, yüzüme döktüm. Sonra
yavaşça mutfağa geçip arıza çıkarmasın diye
kahvaltıyı hazırladım. Salona döndüğümde Selin
dizden bir parmak yukarı kısa kollu sade siyah dar elbiseyle beni bekliyordu. Babetlerimizi giyerek
yavaşça evden çıktığımızda ikimiz de otomatik
olarak içten bir oh çektik. Gidip köşeden ilan
gazetesi alarak bir kafede oturduk ve yavaş yavaş
bizi ilgilendiren ilanları işaretlemeye başladık. "Nazlı baksana, Mertoğlu holdingi iki asistan
arıyormuş. Baş vursak mı?" "Ya asistan ne, mesleğimize uygun bir şey yok mu
Selin?" "Asistanlık da bir başlangıçtır Nazlı. Bence biz yine
de bir başvuralım." "İyi tamam, o zaman en son oraya gideriz"
oflayarak söyledim ve yaralarımı unutarak ayıca
geriye yaslandığımda nerdeyse yerimden sıçradım.
Selin bana telaşlı gözlerle baktı. "Nazlı? İyi misin?" "Evet iyiyim, sadece bir anlık yanlışlıkla geri
yaslandım da, sırtım acıdı." Keşke demeseydim,
Selinin üzgün ve hüzünlü bakışları kalbimi
acıtıyordu. Yalancı bir gülümseme atıp gözlerimi
kenara çektim. Gözüm bir çifte takıldı. Sarışın bir
kızla esmer kaslı bir çocuk karşı karşıya oturup gülüyorlardı. Giysilerinden çok zengin biri oldukları
apaçık ortadaydı. Ah çekerek
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç