"Sana bol şans, birtanem, umarım ili kaparsın" "Sana da, canım. Eminim ikimiz de kapacağız"
yanağıma öpücük kondurduğunda asansörlerin
seslerini duyduk. Karşı taraflara geçerek asansöre
binip son kez bir birimize baktık ve seni seviyorum
diye fısıldadık. Kapılar kapandığında tavana
bakarak sinirlerimi yatıştırmaya çalıştım. Nedense çok köyü heyecanlanmıştım. Bu yer beni rahatsız
etmişti. Bir bir katları aşarak asansör 10 numarayı
gösterdiğinde kapılar açıldı. Çıkarak etrafa
bakındığımda şişe bir kapı gördüm. Yaklaşıp
tıklattım ve içeri girdiğimde 50 yaşlarında bir kadın
beni karşıladı. "Merhaba canım, sen şu asistanlık görüşmesi için
gelen yeni kız olmalısın. Ben Müjde, Savaş beyin
şimdilik asistanıyım ama, sadece yenisi bulunana
kadar. İsmin ne?" "Nazlı, efendim. Nazlı Yılmaz" "Memnun oldum, kızım. Hadi seni Savaş beyin
odasına alayım." Yaralı sırtıma elini yaslayarak
siyah bir kapıya götürdü beni. Acıdan ses
çıkarmamak için dudağımı ısırdım. Şimdi hiç yeri
değildi. Bana dur işareti yaparak ilk önce kapıyı
kendisi vurdu. Boğuk bir gel sesi duyunca kapıyı açıp benim geldiğimi haberdar etti. "Gelsin" net ve soğuk şekilde bir ses tonuyla
dediğinde, Müjde hanım bana bakıp içeri girmemi
işaret etti. Yavaş yavaş kapıya yaklaşıp odaya
geçtim. Kocaman bir odaydı, nerdeyse bizim evin
iki katı kadar. Her yer pencereydi ve ilk gördüğüm
şey güzel bir boğaz manzarası olmuştu. Savaş bey denen adamın koltuğunun sırtı bana taraftı. Müjde
hanım bana göz kırpıp kapıyı kapattı. Kapandığını
duyunca adam bana döndü ve bir anlık dondum.
Bu o çocuktu, kafede gördüğüm esmer olan. Bir
anlık şaşırdım, oysa bana sert ve ifadesiz bakışlarla
bakıyordu. "Tüm gece orada dikilmeyi mi düşünüyorsunuz
yoksa oturacak mısınız?" Kaşını kaldırarak alayla
dediğinde kaşlarımı çattım. En baştan kaba bir
şekilde almıştık, ama sinirlenmeyecektim, bu işe
çok ihtiyacım vardı. Yavaş adımlarla geçip
masasının karşısındaki koltuğa oturdum. Yaslanmamayı hatırlıyordum, o yüzden
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç