dik
oturarak ifadesizce patronun yüzüne baktım. Bir
süre beni süzdü. Ben de bundan istifade ederek,
adamı süzmeye başladım. Çok yakışıklıydı,saçları
yana taranmıştı, gözleri kumraldı, ama çok
soğuktu, elmacık kemikleri yüzüne daha bir sert ifade katıyordu. Üzerindeki takım zenginim diye
bar bar bağırıyordu. "Beni süzmeniz bittiyse, görüşmeye geçebilir
miyiz?" Sesi beni fikirlerimden ayırdığında, dilimi
ısırarak bir şey söylememeye çalıştım. Adamın dış
görünüşüne yazık. Dili sanki bıçaktı, kesiyordu. "Geçelim efendim" dedim dişlerimin arasından. "Adınız?" "Nazlı Yılmaz" "Mesleğiniz?" "Finans" "Neden o zaman asistan olarak çalışmak
istiyorsunuz?" "Çünkü bir işe ihtiyacım var ve buradan başlamak
iyi fikir gibi geldi" "Özellikleriniz?" Sorduğunda bir anlık duraksadım.
Şimdi ne desem, kendini beğenmişlik gibi olacak.
Hem ben kendimi övmeye alışık değildim ki. Sadece
küfür ve azar duymaya alışmıştım. "Bekliyorum" sinirli bir şekilde dediğinde dudağımı
kan çıkana kadar ısırdım. Sakin duracaksın, Nazlı,
sakin. Bak Selini düşün. Evet, kesinlikle Selini düşün. "Çalışkan, hızlı kapan ve düzgün" dediğimde
dudaklarını büzerek şaşkın ifade yaptı. Hayret, bu
adam mimiğin ne demek olduğunu biliyormuş.
Sevincim uzun sürmedi, bir saniye sonra eski odun
haline döndü. "Yani her işin üstesinden gelirsiniz diyorsunuz" "İşi doğru ve zamanında yapabilmek için elimden
gelen her şeyi yaparım, evet" dik başla söyledim.
Kendimi sevmesem de, bu huyum vardı. Ayrıca bu
adama kendimi ezdirmeyi düşünmüyordum. Bir
süre gözlerini kıyıp beni izledi. Sonra koltuğunda
kalkarak ağır adımlarla karşıma geçti ve masaya yaslanarak kollarını birleştirdi. Boş gözlerle ona
bakıyordum. Ne yapacağını bekliyordum. Bir anlık
kendine güvenmişçe bir sırıttı. Bu ne yapmaya
çalışıyordu acaba? Kaşımı kaldırarak ona
baktığımda o da yüzündeki sırıtılı silip bana aynı
ifadeyle baktı. Sonra ciddileşip kafasını salladı. "Güzel. Son bir soru: benimle yatar mısın?"
Sorduğunda dondum. Kocaman
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç