gözlerle adama
baktım, oysa ciddiyetle hala yüzüme bakıp benden
cevap bekliyordu. Sabrımın son damladını
taşırmıştı. Öyle bir hızla ayağa kalktım ki,
sandalyem geri düştü. Adam kaşını kaldırarak bana baktı. "Siz beni ne zannediyorsunuz? Siz ne hakla, ne
cüretle bana böyle bir soru soruyorsunuz?
Zenginsiniz diye het kesin sizin koynunuza
atladığını düşünüyorsanız, kusura bakmayın, sizi
hayal kırıklığına uğratacağım. Ben öyle biri değilim.
Şimdi görüşme bittiyse ben gideyim" adamın suratına bağırarak arkamı dönerek sinirle kapıya
doğru adımladım. Tam da eli atıp kapıyı açmak
istediğimde sesi beni durdurdu. "İşe alındınız. Sabah 8de sizi ofiste bekliyorum.
8:30da sade ve şekersiz bir kahve masamda olsun.
Gerisini yarın anlatırım" dediğinde şaşkınca durup
kaldım. Savaş denen herife dönerek dolaşık bir
ifadeyle böm böm suratına baktım. "Ne?" Ağzımdan sadece bu kelime çıkmıştı. "Kendimi tekrarlamayı sevmem. Öğrenmen
gereken ilk kuralın bu olsun. Bu seferlik
geçiyorum. İşe alındım diyorum. Sabah 8de burda
ol, sade şekersiz kahve de masamda olsun. Şimdi
gidebilirsin" diyerek bana son defa soğuk
bakışlarla bakıp ellerini cebine koydu ve arkasını dönerek pencereden bakmaya başladı. Hala
şaşkınlıkla kapıyı açarak dışarı çıktım. Müjde hanım
beni görünce ayaklanıp yanıma geldi. "Kızım? Noldu iyi misin? Ne dedi Savaş bey?"
Sorduğunda kocaman gözlerle ona baktım. Kalbim
hızla atıyordu. Demin ne olduğunu bir türlü
çözemedim, ama anladığım bir şey vardı. "İşe alındım."
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç