cebime
sokup gülümsedim. "Çok teşekkür ederim. Ne kadar elimden
tuttuğunuzun farkında değilsiniz. Bu işe gerçekten
çok ihtiyacım vardı. Çok teşekkür ederim" "Bir şey değil, her şey sizin başarınıza bağlı.
Buyurun sizi geçireyim" diyerek kapıya işaret ettim.
Kafasını sallayarak önden geçti. Arkasınca
gittiğimde kokusuyla arkasından iz bıraktığını
hissettim. Çok güzel kokuyordu. Ali, oğlum,
kendine gel. İyice kafayı yemiş durumdaydım. Kafamı sallayarak fikirleri beynimden çıkardım.
Birlikte asansöre kadar yürüyerek gelmesini
bekledik. Arada bir bana bakıp mutlu mutlu
gülümsüyordu. Asansör geldiğinde ona döndüm. "Yarın görüşmek üzere, Selin hanım." "İyi akşamlar, Ali bey" son defa güzelce gülüp
asansöre girdi. Kapılar kapandığında derinden
nefes aldım. Kalbim ilk defa böyle hızlı atıyordu.
Gözlerimi kapatıp derinden nefes aldım. Umarım bu
kararıma pişman olmam. Selin. İsmi de kendisi
kadar güzelmiş. Gözlerimi açıp düşünceme sesli güldüm. Kesinlikle aklım uçmuştu. Nazlı Aşağı indiğimde Selin ortalarda gözükmüyordu.
Sanırım hala görüşmesi bitmemişti. Resepsiyonun
yanında bir koltuğa oturarak onu beklemeye
başladım. Saate baktığımda artık 8 buçuk
olduğunu farkettim. Gün ne kadar da çabuk
bitmişti. Hala işe alındığıma inanamıyordum. Çok kaba ve sinirli, kendini beğenmiş bir tipti Savaş bey,
ama artık katlanmalıydım. Hem paraya, hem de bu
işe, zamanımı bir şeylere harcamaya ihtiyacım vardı.
Sorduğu soru hala kulaklarımda çınlıyordu. O nasıl
bir soruydu? Her görüşmeye gelen kızla bu
yatıyordu mu ki? Resmen bana ahlaksız muamelesi yapmıştı. Kendimi hakaret edilmiş gibi hissettim.
Nedenini çok merak ediyordum o sorunun, ama
artık tabii ki soramazdım. Sonra fikrimi değiştirip de
koynuna girmek istediğimi falan düşünür, Allah
korusun. Dünyadaki son kişi bile olsa, asla yüzüne
bakmam o hayvanın. Kaba. Öküz. Kütük. Sinirlerimi çok bozmuştu, ama bir yandan da nihayet bir işim
olduğuna çok seviniyordum. O adamın yüzünü
fazla görmeyecektim artık.
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç