"Yoo, sadece merak ettim." "Merakınız bittiyse gire bilir miyim? İşim var da"
kabaca dediğimde salak kızın yüzündeki
gülümseme düştü ve sinirlice bana baktı. "Bence kendi fazla kaptırma, bir iki güne kalmaz
Savaş bey seni de diğerleri gibi kapının karşısına
koyar, tatlım." Beynimden vurulmuş gibi kıza
baktım. Saçlarını yolup kendimi rezil etmek
istemediğim için kendimi tuttum. "Bence buna sen karar veremezsin, tatlım" tatlım
sözünü bastırarak dedim ve kıza ilik donduran bir
gülümseme sergiledim. Kız ağzını açıp bir şey
demek istediğinde Savaş beyin sesiyle rengi ruhu
soldu. "Evet sen karar vermezsin, ben veririm. Şimdi git
işine bak, Hülya" sertçe çıkışıp soğuk gözlerle
Hülya denen kıza baktı. Kıza dokundan
ağlayacaktı, eminim benim için insanlar karşısında
Savaş beyin onu rezil etmesi hoşuna gitmemişti.
Kedi görmüş fare gibi kafasını sallayıp hızla yanımızdan ayrıldı. Savaş bey yüzüme bile
bakmadan yanımdan geçerek toplantı odasına
girdi. Ben de arkasınca girip onunla misafirin
oturacağı yere dosyaları koydum. Savaş bey kendi
yerime geçip bana döndü. "Yanımda otur. Ve de seni uyarmam gereken bir
konu var" rahatsızca söylemişti. Sanki demeye
utanıyordu, ama şu fikir karşısında gülmemek için
kendimi tuttum. Bana yatma teklif eden neden
utana bilir ki? Yanına oturup boş boş ona bakarak
bir şey demesini bekledim. "Şimdi, nasıl desem..." Kekeleyerek konuşması
yüzüme hafif bir tebessüm koydu, tatlı
gözüküyordu. Bu düşüncelerime kendimi söverek
çabucak tebessümü yüzümden sildim. "Bak, şimdi
görüşeceğimiz adam bir az çapkın bir tip. Sen onun
dediklerini aldırma tamam mı? Aslında kendisini sevmiyorum, ama yatırım yapmak için güzel bir
projesi var, o yüzden ona katlanmak zorundayız.
Sen sadece ben sana seslenmeden bir şey söyleme
ve sadece defterine bak." Söyledikleri karşısında
şaşırmıştım. Kocaman gözlerle ona bakıyordum, o
da çatılmış kaşlarla beni izliyordu. "Anladın mı?" Bir kez daha sorduğunda kendime
gelip kafamı salladım. "Evet
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç