efendim" diyip başımı aşağı saldım ve
sessizce adamın gelmesini bekledim. Söyledikleri
kafamı çok karıştırmıştı. Neden bana böyle bir şey
dedi ki? Dışarıda da beni savunmuştu. Savaş
Mertoğlunun yoksa göstermediği bir yüzü mü
vardı? Hayır canım. Yok artık. Kendi rahatlığı için söylemiştir onu kesin. Adama bakıp da onun
fikirlerini karıştırmayayım diye. Dışarıda da Hülya
onun ağzından konuştuğu için kızmıştır. Yoksa
neden beni savunsun ki? Açıklamama kafamı
sallayıp defterime bakmaya devam ettim. Birden
Savaş bey ayaklanınca ben de ayağa kalktım ve kapıda şişman 60 yaşlarında bir adamı gördüm. "O Savaş bey, sizi görmek ne kadar da iyi"sırıtışla
Savaşa el uzattığında Savaş bey istemsizce karşılık
verdi. "Karşılıklıdır, Murat bey. Buyurun geçin" karşı
koltuğu göstererek adamın geçmesini bekledi. Ben
de tam yerime oturacakken adamın sesiyle irkildim. "Bu güzel bayanla beni tanıştırmayacak mısınız?"
Sorusu karşısında şaşırarak r anlık adamın gözüne
baktığımda pis pis bana baktığını gördüm ve
hemen gözlerimi yere diktim. Bakışları karşısında
çok rahatsız olmuştum. Bana tanıdıktı o bakışlar... "Tanımanız gereken biri olsaydı, tanıştırırdım,Murat
bey. Asistanım. Şimdi asistanımı kesmeniz bittiyse
işe geçelim, fazla vaktim yok" Savaş bey o kadar
sertçe söylemişti ki, şaşkın şaşkın yüzüne
baktığımda sinirden nerdeyse kıpkırmızı olduğunu
gördüm. Adam aynı şekilde ona bakarak koltuğa geçti ve yerine oturdu. Biz de Savaş beyle yerimizi
alıp toplantıya başladık. Tüm toplantı boyu adamın
gözleri üzerimde hissetmiştim. Çok rahatsız
olmuştum, Savaş beyi dinleyip bir kez olsun bile
başımı kaldırmamıştım, sadece not alıyordum.
Birden gözüm Savaş beyin dizindeki eline takıldı. Adam öyle bir yumruğunu sıkıyordu ki, eli
bembeyaz olmuştu. Demek ki o da en az benim
kadar rahatsız ve sinirliydi. Toplantının bir an önce
bitmesini istiyordum. Nihayet konuşup
bitirdiklerinde üçümüz de birden ayaklandık. Savaş
beyle Murat denen adam elle görüştü. Sonra adam
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç