Savaş Tüm toplantı boyu kendime nasıl hakim oldum onu
bir tek Allah bilir. Adam durmadan baş belası
asistanımı kesiyordu. Yanımda kızın ne kadar
huzursuz olduğunu hissede biliyordum. Nerdeyse
tüm bedeni esiyordu. Dizlerimde ellerimi yumruk
yapıp sıktım, adamı vurmamak için kendimi aşırı zorluyordum. Böyle adamları tanırım ben. Ben
burada olmasam Nazlıya çoktan yürümüş,
istediğini almış ve bir kenara fırlatıp atmıştı. Ah
Savaş, ah! Ne diye kızı getiriyorsun ki? Ama o
notlara ihtiyacım vardı ve her ne kadar onu ezmeye
çalışsam da, akıllı bir kız olduğu apaçık ortadaydı. Tam da ihtiyacım olan bir elemandı. Sürekli benim
odama dalıp da beni baştan çıkaran bir tip değildi,
kendini işe odaklamış bir kızdı. Ve de ne kadar asi
ve dik başlı olsa bile, o gözlerinde bir şey vardı.
Diğer elemanlara sert davrandığım ona
davranamıyordum. Tamam, davranıyordum ama, az. Ben kaba bir insanım ve asla kiminse kalbini
kırmamak için kendi işimden vazgeçmem. Nazlının
da diğerlerinden bir farkı yoktu, ama vardı işte
onda bir şeyler. Hüzün mü, acı mı, üzgünlük mü ve
ya sadece kırılganlık mı bilemiyordum. Şimdi de bu
adamın karşısında böyle davranması beni açıkça şaşırtıyordu. Bana karşı bile sert çıkışan bir kız
neden bu pisliğin karşısında bu kadar kendini
kaybetti, anlayamıyordum. İçimde tuhaf bir his
vardı. Nazlının hatırına bu görüşmenin hemen
bitmesini istiyordum. Tabii ki ben olduğum sürece
o adam kılını bile kıpırdatamazdı ama, yine de böyle titremesi içimde garp bir sızılış yaratıyordu.
Her ne olursa olsun, her ne kadar Nazlıyla
anlaşmasak da, onu böyle halde bırakacak
değildim. O yüzden sözümü çabuk tutup adamı
nerdeyse kovmuş gibiydim. Biz ayaklandığımızda
Nazlı da yerinden sıçradı. Başı hala aşağıydı, bir kere olsun bile gözlerini yukarı devirmemişti.
Sadece not alarak defterine bakmıştı. Adamla
görüştükten sonra Nazlıya döndüğünde bedenim
gerildi. Ona el uzattığında Nazlı bir ona bir eline
baktı. Tutmak istememesi apaçık ortadaydı,
tutmazdısa
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç