sırtına? Hemen seni
hastaneye götüreyim". Derken hızlıca kafasını
salladı. "Hayır, buna gerek yok. Şey, ben... Ben buraya
gelmeden 2-3 gün önce kaza yaşadım da, sırtımda
yara var, öyle düşünce o yüzden açılmış olamlı
yaram." Telaşla bana anlattığında, neden
bilmiyorum, ama inanmamıştım ona. Bu işin içinde
başka bir şey vardı sanki ve Nazlı benim bunu bilmemi istemiyordu. Kararıma saygı duyarak
sadece başımı salladım. O da sanki benim
inandığımı görüp bir az rahatlamıştı.
"Hastaneye gerek yok. Şey, acaba sizin telefonunuz
yanınızda mi? Ben gelirken onu odada unuttum da.
Kardeşimi araya bilir miyim?" Sakince sorduğunda
cebimden telefonu çıkarıp ona uzattım. "Kardeşin de Alinin asistanı değil miydi?" "Evet o. Kesin yanında ekstra bir gömlek var onun,
getirsin de, işime geri döneyim" dediğinde bir anlık
durdum ve haşa dolgun olan gözlerine baktım.
Belli ki yarası acıyoru ama göstermemeye
çalışıyordu. Yüzümde garip bir ifade oluştu. Acıdım
onun bu haline. "İstersen eve gidebilirsin" bu sözlerime kendim de
çok şaşırmıştım ama, nedense onu böyle kanlı
halde fazla işe zorlamak isteyordum. Bana dönüp
suratıma baktığında, orada ne gördüğünü
bilmiyorum ama, birden gözleri sertleşti, başını dik
tutarak aşağıdan yukarı bana baktı. "Gerek yok, teşekkür ederim, üstümü değiştireyim,
geleceğim" soğukça söyledi. Kaşımı kaldırarak
ellerimi sinemde birleştirdim. "Emin misin? Bak eğer o dosyalar yüzündense..." "O dosyalar bu gün bitecek. Ben böyle küçük
sebepler yüzünden işimi yarım bırakacak değilim.
Hem siz demediniz mi dosyalar yarına hazır olsun?"
Bana meydan okurcasına baktığında bir taraftan
sinirlendim, ama diğer taraftan her ne kadar itiraf
etmek istemesem de, gücüne hayran kalmıştım. Yerinde Hülya gibi başka kızlar olsaydı çoktan
ağlayıp sızlayıp gitmeyi kabul etmişlerdi. Oysa
sadece başını dik tutarak, soğuk bir ifadeyle bana
meydan okuyordu. "Benden söylemesi. Eğer bu halinle
yapabileceksen, bana uyar, Nazlı hanım" alayla
dediğimde bir an
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç