bir gece gibi
düşün. İki hafta sonra olmasını istiyorum. Ve tüm organize işlerle bizzat senin meşgul olmanı
istiyorum" dediğinde kocaman gözlerle bir anlık
ona baktım. Sonra kendimi toparlayıp başımı
salladım. "Tamamdır, olmuş bilin. Siz sadece bana davet
olunası kişilerin listesini gönderin, gerisini ben
hallederim." "Yetişeceğinden emin misin? İstersen sana yardım
etmek için birilerini ayarlayım" kaşını kaldırarak
meydan okurcasına gibi dediğinde dikeldim. Sinir
yine tepeme vurdu. Bu adam neden benim
ayarlarımla oynamayı bu kadar çok seviyordu?
Anlamadım. "Sanırım siz hala benim bu işi becerebileceğime
şüphe ediyorsunuz" dediğimde soğukça
gülümseyerek masaya yaslandı. "Bilmem, eğer bu baloyu kusursuz şekilde
yaparsan, artık şüphe etmeyeceğim" "Güzel, o zaman ben size ispatlayım, siz de görün"
kabaca çıkmıştı ama kendimi tutamadım. Bu odun
beni resmen deli ediyordu. Pis pis suratıma sırıttı. "Şimdi git ve aldığın notları bana getir." Sinirle
ayağa kalktığımda bir anlık gözüm karardı.
Koltuktan tutup gözlerimi kapadım. Tekrar
açtığımda başım hala dönüyordu ama, en azından
görebiliyordum. Yavaş yavaş odadan çıkıp
masamın üzerindeki defteri aldım. Bir süre durup kendime gelmeye çalıştım. Soğuk ter basıyordu,
peçete alıp alnımdan akan suyu sildim.
Hastalanacak zaman bulmuştum ben de. Kendime
çeki düzen verip yavaş adımlarla Savaş beyin
odasına geri döndüm. Bana beklentili bakışlarla
bakıyordu. Gittikçe gücümün azaldığını hissediyordum. Artık tüm dünya başıma
dönüyordu. Son gücümü toparlayarak Savaş beyin
masasına yaklaşıp defteri koyduğumda bir anda
dizlerim çöktü ve yere oturdum. Savaş beyin ayak
seslerini duyuyordum ama başım o kadar çok
ağrıyordu ki, kaldırıp ona bakamadım. Gözlerimi kapatıp başımı ellerimle tuttum. "İyi misin? Noldu sana?" Savaş beyin telaşlı sesini
duyunca akan gözlerimi açıp suratına baktım.
Dumanlı görüyordum ama o halde bile endişeni
yüzünde okuyabiliyordum. "Yok bir şeyim, sadece bir anlık başım
hekayenin davamini isdeyirsizse rey olaraq bildirin mende yazim
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç