babasına
Süpriz yapacaktı ! Dudu, yeşil gözlü, yay kaşlı
yavuklusu karşısında görünce kimbilir nasıl sevi-
necekti...Yanıklar köyünde, şimdiye kadar böyle
düğün ne gördük ne de yaşadık !Aşkolsun
Ahmet'lere diyeceklerdi...
Köyün mezarlığına gelmişti. Taşlarla çevrili
mezarlığın yanından geçerken içi ürpermişti
nedense...Oysa, askerlikte, nöbet tutarken, karşıda
mezarlık vardı, her gün, bu mezarlığa cenaze
arabasıyla, erkek ,kadın, çocuk, yaşllı her dinden
her mezhepten cenaze geliyordu. Müslüman mezarı
hemen belli oluyordu.. Mezar taşının üstünde ay
ve yıldız, ölenin adı soyadı, cinsiyeti , doğum
ve ölüm tarihi, baba adı, memleketi yazılıydı...
Mezarlığı geçmişti ki, arkadan sinsice yaklaşan
bir tilki bacağını ıssırdı. " Vay namussuz hayvan !"
diye tilkiye yerden bir taş alıp attı, tilki çoktan
karşıya geçip mezarlığa girmişti...
Köye, girdiğinde, gecenin bi yarısı olmuştu.
Köy derin uykudaydı...Işıklar sönmüş, gök yüzünde
testekerlek bir ay vardı, hava açıktı. Ayak sesine
köyden birkaç köpek havladı...
* * * *
Avlu kapısından girdi, dut ağacına zincirle
bağlı, kara kıllı, kulakları kesik bir köpek, sahibini
tanımadığından , zinciri koparmak için yırtınırken
Osman efendi, ayak yoluna çıkmak için, taş merdi
venden iniyordı ki karşısında valizli, uzun boylu
sırtında goçuk, Ahmet'i birden karşısında görünce
tanıyamadı, "hayırdır inşallah ! Bu eli valizli kim
bu gece vakti gelen !" diye söylendi...Ahmet,
gülümseyerek, ay ışığında, balmumu gibi sarı yüzlü
babasına baktı." Baba!beni tanımadın mı ?"dedi.
" Ben Ahmet !" Adam, " Amet, oğlum !" diye sesi
titredi.."Hayır mı oğlum ? Gece vakti insan gelir mi?
Gündüz gelir insan, haydi yukarı çık, ben de
su döküyüm geliyom "
Ahmet , babasının açık bıraktığı kapıdan girdi..
Osman efendi, etrafı taşla çevrili yüz numaraya
oturarak büyük aptestini yaptı, sonra, naylon
ıbrıktan su dökerek k.... yıkadı,
Birde ki cox xaiw az dilinde daha maraqli olur hekayeler
Axiraa kimi oxumaga hovselem catmadi
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç