kalkan Martıları,Galata köprüsünün kenarında
kayık içinde balık kızarıp satan balıkçıları ve yediği
balığı, ve uzakta görünen ince minareli camileri
unutamamıştı...Bu bir rüya olabilir miydi ?
Delikanlı, " kızım, pişmansan geri dön !" dedi..
"Sana, zorla gel demedim ki, kendin geldin...
Kız, delikanlının kolunu sıkı sıkı tutmuştu...Kalaba
lıktan ürkmüştü...Ne çok kalabalık vardı...
"Mustafa, korkuyorum ! N'olursun elimi bırakma !
dedi..Delikanlı güldü. "Göreceksin, ablamdan sen
de hoşlanacaksın !"
Karaköyden kalkan bir otobüse bindiler. Mustafa
İstanbul'a daha önce geldiği için, hiç yabancılık çek-
miyordu. Askere gitmeden önce Dimitri adında
bir ayakkabıcının yanında çalışmıştı, sebatsız bir
gençti..Ustadan , ayakkabı yapmanın inceliklerini
öğrenseydi, şimdi bir ayakkabı imalathanesi sahibi
olacaktı.
Otobüs dolu olduğu için, ayakta gidiyorlardı.
Gülperinin, yüzü, sıcaktan kızarmış, alnından
akan, terler, göğsüne akmıştı. Otobüsten bir
durakta indiler, delikanlı, kızın elinden tuttu, karşıya
geçtiler. Mustafa, içinden pişmanlık duymuştu.
"Mustafa oğlum, kasabalıya kızgınsın diye zavallı
kızın günahı ne !"diye geçirdi içinden..Kızı Fatoş'a
satıp aldığın birkaç kuruşla serserilik yapacaksın !
"Gerçekleri anlat kıza ! Her güzel kızın artsit olama-
yacağını, yetenek gerektiğini anlat...!" İkinci bir ses
"Mustafa, sen hayvanın birisin, kız çok güzel, evlen
!"diyordu..Sıcaktan bunalmıştı. "Haaayır !"diye
bağırdı. Kız, korktu. "Ne var Mustafa ?" dedi..
" Bak Gülperi, şimdiye kadar söylediklerim hep
yalandı...! Artist masalını ben uydurdum...! Ben
serserinin biriyim...! Sırf, kasabalıdan intikam
almak için sana sevdiğimi söyledim...! Yalandı
hepsi...Evine dön...! Otobüse seni bindiriyim git !
Gülperi, göz yaşlarını tutamamıştı..
"Hepisini biliyorum Mustafa ! Ama artık dön
desen de dönemem, çünkü, seni çok
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç